• Prof. Dr. Mehmet KAYA | 21. Dönem Kahramanmaraş Milletvekili

Dulkadirlilerin Mimari Eserleri

Duldakadiroğulları Beyliklerini kurup geniş bir alanda hüküm sürmeye başlayınca, bir devlet hassasiyetinde, kanun, eğitim, imar, inşa ve din işlerinde çeşitli faaliyetlerde bulunmuş ve önemli eserler vücuda getirmişlerdir.

Günümüze kadar gelen bir kısım mimari eserleri zikretmeden önce, Alaüddevle'nin Kanunnameleri'ni hatırlatmak yerinde olur. Bu kanunnameler, gerçekten bölge halkının huzur içinde yaşamasını sağlayan önemli kanunlardan oluşuyordu. Öyleki, Şehsuvaroğlu Ali Bey'in öldürülmesinden sonra, isyan eden bölge halkı, Osmanlılar tarafından, yine aynı kanunları uygulanmak suretiyle teskin edilmişlerdir...

Mimari eserlerine gelince :
Hemen hemen hüküm sürdükleri bütün önemli şehir ve kasabalarda çeşitli camiler, medreseler, tekkeler, zaviyeler, imaretler yaptırmışlar, kaleleri tamir edip köprüler inşaa etmişlerdir. Elbistan'daki Ulu Camii, Ümmet Baba Camii ve türbesi ile Çarşı Çamii hakkında geniş bilgi bu bölümün sonunda verilecektir. Buraya, Dulkadirliler'in yaptırmış olduğu önemli eserleri sıralamak gerekirse;

1. Maraş Hatuniye (Şems Hatun) Camii,
2. Maraş Ulu Camii,
3 Maraş İklimi Hatun Camii,
4. Maraş Taş Medrese,
5. Maraş'ta Taş Medrese yanındaki Türbe,
6. Maraş Hatuniye Camii altındaki Türbe,
7. Maraş İklime Hatun Mescidi'ne bitişik Türbe,
8. Mşin'deki Eshab-ı Kehf Külliyesi'ne ek yapı (Caıniinin doğusundaki vadiye doğru uzanan altlı üstıü iki böıümdü. Her bölüm üçer adalıdır.) Ayrıca bu Külliye'yi de baştan başa tamir etmişlerdir.
9. Maraş Kalesi. Zaman zaman gerekli ölçülerde tamir edilmiştir.

Ayrıca, basit yapılarından dolayı günümüze çok azı ulaşmış veya harabeleri kalmış bir kısım zaviyelerin adları da şunlardır: Karadede, -Bumdede, Çomak Baba, İsa baba, Omuzu Göçlü, Said el-Aziz, Seyyid Mahzun, Ulu Camii, Maraş-Ümmed Dede, Osman Dede, Mihriban, Mşin-Dede Baba, Ahiviran'da, Akaralya Köyünde; Dirikliviran, Dilekli, Diraz, Dönercik, Ebruk, Firak, Göynük, Gülliviran, Gümüşgün, Hamamdcili, Hazran, Kalemin, Kesikviran, Melcuk Melikgazi, Muradiz, Kara Hait, Karagözü Kızancık, Kızılyün, Kulandas, Saldırık, Sekeş, Serhor,Tanjin, Tahta Lasun,Tanil Alanı, Terli Zeyniye, Kara Tanil köylerindeki zaviyeler ve daha birçok tarihi eserler.

Bunlardan başka, özellikle Şah İsmail tarafından yıkılmış olan sayısız saray, han, türbe gibi eserlerin varlığı bilinmektedir. Alaüddevle Bey'in 1501 tarihli vakfiyesinde Elbistan'da Camii Kebir'i inşa ve imar ettiği, ayrıca bir (Bedesten) yaptırdığı ve çok sayıda dükkanın gelirini de bu camiye vakfettiği kaydedilmiştir. Tahrir Defterlerinde de çarşı içinde Alaüddevle Bey camii olarak adı geçen camiin de adı geçen Çarşı Camiinden başkası olmasa gerek. Elbistan'ın en eski camiisi olduğu için Cami-i Atik de denen bu cami, basit mimari tarzına göre Danişmendiller zamanında yaptırılmış olma ihtimali kuvvetlidir.. Alaüddevle Bey, yeniden irişaa edilecek derecede tamir ettirmiş olabilir.

Ümmet Baba Camii ve Türbesi
Çarşı içinde diye Tahrir Defterlerinde zikredilen cami, eğer bugünkü Çarşı Camii değilse, şimdiki Candargazi İşhanı'nın kuzey tarafındaki meydanda bulunan ve bugün yıkılmış olan bir başka camii Alaüddevle Bey camii olabilir. Yanında da sütunlu ve taçlı bir çeşme vardır...

Cami-i Atik (Çarşı Camü), IV. Mehmed zamanında ve 1886 yılında iki defa tamir görmüştür.

Çarşı Camü'nin, Şah İsmail'in tahribatından sonraki dönemlerde yeniden tamir ve inşa ettirilmiş olma ihtimali de kuvvetlidir.

Bugünkü Ceyhan Mahallesinde bulunan Camü 1500 yılında Alaüddevle Bey tarafından yaptırılmıştır.

Ümmet Baba, Alaüddevle Bey zamanında yaşamış bir zattır.

Camiinin gilneyine bitişik türbede medfundur. Türbenin giriş kapısı camiin mihrabındadır.

Ayrıca Alaüddevle Bey Ümmet Baba için bir de zaviye yaptırmıştır. XVI. Yüzyılda camii ve zaviye etrafında teşekkül eden mahalleye O'nun adı (Ümmet Baba) verilmiştir.

1525'te mahallede 50 nüfus bulunuyordu. Mahalleye daha sonra Hatib Camii Mahallesi adı da verilmiştir. Alaüddevle Bey, Camün hatip müezzin ve ferraşi için Ozan Öyüğü köyünden arazi ile Çoğulhan cizyesinden 1000 dirhem ve Elbistan Bedestan' ından gelir tahsis etmiştir.

Camünin tahta minaresi yıkı1dığında 1955 yılında Hacı Mehmed KÖKSAL tarafından kızı Necla Hanım hayrına yeniden yaptırılmıştır.

Ulu Camii
"Camiin kapısı üzerindeki kitabe 1240 tarihinde inşa edilen bir başka camiinin kitabesidir"

Bu kitabeye göre, Ulu Cami, 1240 yılında II. Gıyaseddin.Keyhüsrev zamanında O'nun emirleriyle yaptırılmış, aynı zamanda Çavlı-han'da bir de han (Çoğul Han) yaptırmış olan Emirlerden (Elbistan'ın yöneticilerinden) Emir Hüsameddin Çavlı yaptırmış görünüyor.

Gerek planı, gerekse yapı özellikleri bakımından Ulu Camii'nin Selçuklular döneminde yapılmış olması mümkün görülmemektedir.

Kitabenin, aynı camiinin yerindeki bir başka camiye ait olduğu, 1S07'de Şah İsmail'in kale, saray, türbe, me scidlerle birlikte bu camiiyi de yıktırdığı, Dulkadirliler'e Alaüddevle'den sonra bey olan Şehsuvaroğlu Ali Bey, Elbistan'ı 8 yıl aradan sonra yeniden başkent yapıp hızla imarına girişince, yıkılan bu camiinin yerine Osmanlı üslubunda yeni (bugünkü) bir camiiyi yaptırdı.

Zamanla harap olan Camii Kanuni zamanında esaslı bir tamir görmüştür. Belki gerçek görünürne onun zamanında kavuşmuştur.

IV. Mehmed zamanında (17. Asır) bir tamir daha gören camii, 1816 tarihinde üçüncü kez onarılmıştır.

Ulu Camii aynca 1822 yılında halk tarafından, 1932 tarihinde de yine Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından üç kere daha onanın görmüştür.

Ulu Camii'nin çift minareli olduğu, birinin de Kuzeydoğu tarafında olduğu, ancak Şah İsmail'in yıkımından sonra yeniden inşa edilmediği tahminlerİ kuvvetlidir. Caminin Kuzeydoğu köşesinde, yüksekçe bir temelin old uğu 40 yaş civarındakiler bile, özellikle mahalleliler ve cemaati yakinen bilirler. Taşları, camiinin inşaatında da kullanılan "Horasan harcı" ile birbirine tutturuld uğundan, küçük bir parçasını dahi değil sökmek, kımıldatmak bile mümkün olamazdı. 1950-1960 yıllan arasında Camiiye birkaç basamak taş merdivenle çıkılmak suretiyle girilebildiği; bugün ise dört basamak beton merdivenle inildiği göz önüne alınırsa, camiinin önünden geçen caddenin ne kadar yükseltildiği (takriben 1,5 metre) ve temelin boyu hakkında da doğru bir kanaate ulaşılabilinir.

Temelin son kalıntıları 1992 yılında cami etrafına, koruma ama:cıyla yapılan yapılan tamirde, tamamen kaybedilmiştir.

Şimdiki minare 1834 yılında da halk tarafından müstakilen bir tamir görmüştür.

mu Camii'nde, özellikle 'Selatin' Camiilerinde, mihrabın genellikle solunda Padişahların namaz kılmaları için ayrılmış "Hünkar Mahfili" vardır ve bu çok ilginç bulunmaktadır.

Dülkadirli beylerinden Melik Arslan Bey, burada namaz kılarken Ekim 1465 tarihinde hançerlenerek şehit edilmiştir.

Elbistan Bölgesi Osmanlı hakimiyetine girdikten sonra, isyan ve ihtilal yatağı haline geldi. Kalender Sultan isyanı bunlardan birisi olup, Vezir-i Azam Makbul İbrahim Paşa bizzat Elbistan'a gelerek isyanı bastırmıştır. Bundan sonra, isyan çıkarmaması için tedbir alınarak özel kanunlar hazırlanmış, Dulkadirli Türkmen prensIerine sipahilik verilerek vergi, hmar ve zeamet karşılığı alınmamış ve Alaüddevle zamanındaki kanunlar yürürlükte bırakılmıştır.

XVII. asır içinde Anadolu'da meydana gelen bütün askeri ihtilaller zamanında Elbistan Bölgesi bunlara sığınma ve direnme merkezi olmuştur.

1608'de bu ihtilalcilerin en büyük reisi olan Kalenderoğlu Mehmet Paşa ile arkadaşları bütün güçleri ile Elbistan'da toplanıp Göksun yaylasında Sadrazam Kuyucu Murat Paşa ile şiddetli bir savaş yaptılar...

Elbistan böyle ikide bir asilere ve ihtilallere karargah ve sığınak olması sonucunda, sürekli harp mıntıkası olmasına/burada emniyet ve asayişin sağlanamamasına, tabiatın bütün imkanlarına sahip olduğu halde, refah ve mamuriyete erişememesine sebep olmuş, son asra kadar az bilinen ve ihmal edilen bir bölge halinde kalmıştır.

XVI. asırdan xıx: asrın sonuna kadar yazılan Coğrafya eserlerinde Elbistan hakkında pek az bilgi vardır. Cihannüma'da "Maraş'a bağlı müstakil bir kaza ve mamur bir kasaba ... " olduğundan başka bir bilgi yoktur. Evliya Çelebi bile Göksun'a kadar geldiği halde, Elbistan'a uğramamış, ancak 6-7 satırda duyduğu, okuduğu basit bilgileri vermiştir.

Elbistan Bölgesi, Tanzimat'a kadar, büyük yollar üzerinde olmayan sarp bölgelerinden biri halinde kaldığı için, Osmanlı devrinde asayişsizlik içinde kalmıştır.

Amik Ovası'nda kışlayan 7 Türkmen boyunun yaylağı olan Elbistan Ovası, yaz mevsiminde çoğu zaman bu aşiretlerin mücadele sahnesi oluyor, bu arada köyler hatta kasabalar bile yağmaya maruz kalıyordu.

Özellikle Elbistan eşrafından tayin edilen müsellim (idare için görevlendirilenHerin bu boylardan biri ya da bir kaçı ile birleşerek diğerleri üzerinde hakimiyet kurma mücadeleleri, Elbistan'a ve Elbistan adına büyük ölçüde zarar veriyordu. Bu yüzden EIbistanlı olan yetişen alimler, şairler diğer yerlerde kendilerini Maraşlı olarak tanılıyorlardı.

XIX. asrın başlarında Maraş valisi olan Çapan zade (Çapanoğlu) Celal Paşa, Elbistan Bölgesi'ndeki huysuz aşiret reisleİini ve bazı ağalan öldürterek, sükuneti sağlama yoluna gitmiştir. Bu ara Elbistan müsellimliğine atanan Karabekir zade Haa Ahmet Ağa (bugün Elbistan'da Karabekiroğu11an ve Karagençler olarak bilinen geniş bir soy, bu Ağa'nın soyuna mensuptur) bütün Elbistan Bölgesindeki eşkiyayı kırıp geçirmiş ve yollarını bile güvenli hale getirmiştir.

1847'de müsellimlik kaldırılarak Müdürlük haline getirilmiş, bilahere müdürlerin ünvanı Kaymakam'a çevrilmiştir.

Müdürlük ve Kaymakamlık zamanında Elbistan'da meydana gelen belli başlı olaylar şunlardır. Bazı senelerde Elbistan ile (o zaman) sınır olan Zeytin (Süleymanlı) ve havalisindeki Ermenilerin isyan1andır ki, bu isyan1ar 5 kere olmuş ve hepsi Elbistan'dan giden gönüllülerin gayret ve fedakarlık1an ile bastırılmıştır. Milli Mücadele Hareketi'nde, Maraş'ın kurtuluşunda oldukça önemli roloynayan Elbistan gönüllüleri, Antep'in kurtuluşuna bile yardımcı olmuşlardır.

Elbistan'da kurulan Müdafa-i Hukuk Cemiyeti, Mustafa Kemal'le de irtibat kurarak, işgale karşı çıkmış; mücadeleyi başlatmış, mücadeleyibütün Türkiye sathındaki Müdafa-i Hukuk Cemiyetlerine duyurarak, onların protestolarını, mitinglerini celbe1J.?1iş, hepsinden de ayni ve nakdi yardım yapılmasını sağlamış, bu yardımları kurduğu heyetlerle Maraş'a ve Maraşlılar'a ulaştırınış, gönüllü birlikler oluşturarak, M. Kemal'in görevlendirdiği Kılıç Ali Bey, YörÜk Selim Bey, Suzi Bey gibi subaylar yardımıyla, çeşitli yerlerden gönderilen bir çok silahlarla birlikte Maraş'a naklini sağlamıştır. Ayrıca Maraş'ta eczaa Lütfi Bey gibi Elbistanlılar'la da sıkı ilişkiler kurarak organize bir mücadeleci olan Arslan Bey bile o zaman Elbistan'a bağlı olan Fındık köyü doğumludur ve Elbistan 'da tahsilinin bir kısmını tamamlamıştır. Bütün macadele boyunca savaşmaktan ve Maraş'lıları desteklemekten geri kalmamışlardır. Hatta, bir Fransız yazarı, Paul Vedu, "La Hassion De La Cılıele 1919-1920"de "Elbistan kuvvetlerinin dörtnala gelip kapatılması ihmal edilen kapıdan şehre girdiklerini, sokaklara daldıklarıill, bir qra tırmanmaya muvaffak olarak, kalenin direğine bir Türk bayrağı bir de altın işlemeli yazılar bulunan bir bayrak çektiklerini ... " kaydetmektedir.

Dulkadiroğulları zamanından beri tedrisat yapıp gelen Elbistan Medreseleri, bazan kendini bütün Anadolu'da ve hatta İstanbul'da bile takdir edilen a1imler yetiştirebiliyordu. Fakat ilimde daha fazla yetişmek isteyenler Antep'e giderdi. Bilahare yolların güvenliği sağlandıktan sonra Kayseri'ye gitmeye başlamışlardı.

Geçen asrın Arap ve İran dili alimlerinden Hayati Efendi ile oğlu Lügat ve Astronomi dalında muhtelif bir çok eser yazan alim Halil Şeref Efendi -ki, bu zatın, Elbistan'da kıymetli yazma eserlerden bir kütüphane teşkil ettiği, fakat daha sonra yağma derecesinde dağıtıldığı, kalanlarını, resmi görevlilerin gelerek bir kısım kütühpanelere kazandırıldığı bilinmektedir. Ayrıca Hulasa al-Şurup müellifi Halil Esad Efendi, Saçaklızade Mehmet Efendi -Antep'deki Saçaklızade Camii bu zatın adına izafeten yaptırılmıştır- ve bu Mustafa Kamil Efendi bu mernlekette yetişen ve zikre değer alimlerdir. Dünyaca tanınmış Ord. Prof. Mükrimin Halil Yinaç'ı da özellikle kaydetmek yerinde olur.

XX. as ra kadar ihmal edilmiş bir hale gelen Elbistan'ın 1902 yılına ait "Sal-Nfune-i Vilayet-i Halebile göre görünüşü şöyleydi:

Elbistan'ın Nahiyeleri Bağlı Köyleri
Efsun (Afşın) : 17
Anbarcık : 17
Karagöz : 15
Koç Âbad : 18
Sarsab : 19
Aynü'l-Arûs : 14
Çardak : 12
Celki : 10
Kular : 17
Hurman : 12
TOPLAM (10 nahiye) : 151 Köy
Diğer Bilgiler
İlçede;
1 Hükümet Konağı
11 Camii
3 Meseid
6 Toprak kale
8 Medrese
80 K yünde Camii
26 Mekteb-i İbtida-i
1 Mekteb-i Rüşdiye
1 Hamideye mektebi ibtidaisi
1 Hamam
7 Han
1 Hedef depo
347 Dükkan
1 Bedesten
9 Fırın vardır.
Camiilerin bir kısmının ismi şunlardır :
1. Ulu Camii
2. Alaüddevle Bey Camii (Çarşı camii)
3. Ali Bey (Şehsuvaroğlu) Camii ve Bukası (Pınarbaşı'nda)
4. Ekmekçi Mescidi
5. Bey Ali Mescidi
6. Ümmet Baba Mescidi
Medreselerinden birisinin adı da Cenderiye (yahut Hatuniye) Medresesi idi.
Okunma Sayısı: 11048   |   Güncelleme Tarihi: 10.06.2016    Sayfayı Yazdır


Site içerisinde yer alan yazılı ve görsel içerik Prof. Dr. Mehmet KAYA tarafından sağlanmaktadır. İzinsiz kopyalanamaz, kaynak gösterilerek iktibas edilemez. © 2016 - 2021
Profesyonel Web Tasarım